10 Kasım 2012 Cumartesi

Doğa mı Çevre mi?


Bu hafta insan gelişiminin doğadan mı (genetik ve biyolojik faktörler) yoksa çevreden mi etkilendiğini hakkında yazmak istiyorum. Bana kalırsa bireyin gelişiminde her ikisinin de önemli bir yeri vardır ve her ikisi de birbirini etkilemektedir. 

Bireyin gelişimi beyin gelişimiyle doğrudan etkilidir. Beynimizin farklı bölümleri bulunmaktadır ve bu bölümlerin iç içe geçmiş değişik görevleri vardır. Örneğin beynimizin ön lobunda mantık, nedensellik ve problem çözme gibi beceriler gerçekleştirilmektedir. Çocuklarda bir olayın nedenini birbiriyle ilgisi olmayan tatlı sebeplere bağlamaları bu bölümün gelişme sürecinin daha başlangıcında olduğunu gösterebilir bize. İlk yetişkinlik yıllarına gelinceye kadar beynin ön lobu gelişim göstermeye devam etmektedir. Bu durumda risk alma konusu üzerinden bahsedecek olursak, öncelikle risk almanın nedensellikten ve mantıktan uzak bir şey olduğunu söyleyebilir miyiz? Risk alma konusunda ergenlerin daha fazla risk alan davranışlar sergilediği söylenir genelde. Bu durum doğru mudur? “Gençtir yapar böyle şeyler, gelip geçicidir” ya da “delikanlı, risk alır” gibi cümleler kültürümüzün ergenlik çağındaki bireyleri risk alma davranışına itiyor olamaz mı? Bana kalırsa insan gelişiminde biyolojinin yani genetik faktörlerin çok büyük bir etkisi vardır ama insan gelişiminin tamamı yalnızca biyolojik faktörlerden etkileniyor dememiz son derece yanlış olur. Hatta biyolojik gelişimin daha sağlıklı olabilmesi için çevresel etkenlerin ne denli önemli olduğunu da biliriz. Örneğin anne karnındaki bebeğin sağlıklı gelişebilmesi için annenin sigara, alkol, uyuşturucu gibi bebeğin biyolojik gelişimini etkileyecek çevresel faktörlerden kaçınması gerekmektedir. Bunun yanı sıra yukarıda bahsettiğim gibi beyin gelişiminde bir takım becerileri gerçekleştirebilmek için beynin belli bir olgunluğa erişmesi gerekmektedir. Bir diğer örnekten bahsedecek olursak hayvanlar üzerinde yapılan bir araştırmada civcive yumurtadayken ördek sesi dinletildiğinde yumurtadan çıktıktan sonra ördeği takip ettiği görülmektedir. Bu durumda genetiğin ötesinde çevrenin etkisinden söz edebiliriz. Ya da yürüme örneğini düşünelim. Bebeklerde yürüme davranışı biyolojik şifrelerinde bulunmaktadır ancak belli bir zaman sonra yürüyebilmektedirler. Bunun sebebi de çevresel faktörlere bağlı olarak belli bir olgunluğa erişilmesinden sonra bu becerinin gerçekleşeceğini göstermektedir. Burada gelişimin salt bir genetik faktör sonucu olduğundan bahsetmek gerekirse her çocuğun yürüyebilmesinden ancak bazılarının yürüme becerisinden önce emekleme davranışı göstermesini söyleyebiliriz. Ancak bu bile çevresel etkilerin, ailenin veya çocuğun bakımıyla ilgilenenlerin çocuğa karşı olan ilgisinden, onu cesaretlendirmesinden olduğunu söyleyemez miyiz? 

Bireyin gelişiminin biyolojik ve çevresel faktörlerin ortak sonucu olduğunu düşündüğümüzde bireyin gelişimi için çevresel faktörlerin niteliklerinin gelişimi artırıcı ve tetikleyici şekilde olması gerekmektedir. Bunun için Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin en temel kısmında bulunan fiziksel ihtiyaçları karşılamak amacıyla yeme, içme ve ikinci basamağında bulunan barınma ihtiyaçlarının karşılanması ile birey gelişimini sağlıklı adımlarla gerçekleştirme yolunda olacaktır. Ülkemizde ve dünyada bireylerin gelişimi maalesef gereken şartlar sağlanamadığı için sağlıklı bir şekilde gerçekleşemeyebilmektedir. Yaşama ve kendini gerçekleştirme hakkı bütün insanlarındır ve bunun sağlanabilmesi için sosyal sorumluluk projelerinin artırılması, ihtiyacı olanlara yardım edilmesi ve ülkelerin bu sorunlar için daha farklı politikalar geliştirmesi gerekmektedir. 

Ragibe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder