Canlıların
hayatta kalma konusunda doğal seçilimin (doğal seleksiyon) önemi yadsınamaz.
Kimi zaman “Güçlü olan kazansın” denir oyunlarda. Bu sözün doğal seçilimi
özetleyen bir anlamı da vardır. Doğal seçilim, belirli bir türde dış
çevreye uyum konusunda daha elverişli özelliklere sahip organizmaların,
bu elverişli özelliklere sahip olmayan diğer bireylere göre yaşama ve üreme
şanslarının daha yüksek olması ve bunun sonucu olarak genlerini yeni kuşaklara
aktarabilmeleri yoluyla işleyen evrimsel
mekanizmadır (Vikipedi)*
Doğal
seçilim konusunda insanlar üzerinde çok çeşitli örnekler vermemiz mümkündür.
Bizi doğal seçilim hakkında sorular sormaya yönelten bir soru bebeklerin neden öfke, çatışma, çekişme gibi
özelliklerinin bulunduğudur. Sahip olduklarını paylaşmak istemeyişlerinin
sebebi ne olabilir? Sahip oldukları onların hayatta kalmak için çok önemli
olduğundan bu amaç sebebiyle gerçekleştirilen içgüdüsel davranışlar (imprinting)
mıdır? Bence evet.
Bunun
yanı sıra hayvanlarda zürafaların boyunlarının uzamasını düşünelim. Zürafaların
hayatta kalabilmesi için beslenebilmesi ve bunun için de iyi yapraklara
ulaşabilmeleri gerekmektedir. İyi yapraklar yüksek ağaçların uçlarında bulunur
ve buralara ulaşabilen zürafalar hayatta kalabilmektedir. Bu durumda
zürafaların boyunları uzundur ve ulaşamayanlarınki zaten kısa kalmıştır ve
hayatta kalamadıkları için nesillerini devam ettirememişlerdir. Bu durumda da
hayatta kalamayışları zaten bir sonraki kuşaklarına aktarılamaz. Boyunlarının
uzamış olması genden gene aktarılmıştır. Doğal seleksiyon konusunda bizim de
günlük yaşamda farkında olmadan yaptığımız işler vardır. Örneğin bir ağaç
yetiştirmek istediğimizde tohumlar arasından en kaliteli olanı seçmeye
çalışırız. Burada da güçlü olanın var olabilmesini sağlarız.
Çevremizde
ikiz bebeklere sahip olan aileleri görmüşüzdür. İkizlerden birinin fiziksel
açıdan diğerine göre daha gelişmiş olmasını (mirror opposites) görmemiz
mümkündür. Burada fetüs içindeki hayata tutunma ve kaynaklardan daha fazla
yararlanma çatışması ikizler arasında bulunmaktadır. Kaynaklardan daha fazla
yararlanan bebeğin bütün gelişim açılarından diğerine göre daha gelişmiş olması
mümkündür. Daha somut bir örnek verecek olursak çevremizdeki bu ikizlerden
birinin üstün zekâlı diğerinin ise zekâ geriliğine sahip olduğunu ve fiziksel
yapı itibariyle de ilkinin diğerine göre daha gelişmiş olduğunu görebiliriz.
İnsanlarda
“tuttuğunu koparan” olmak hayatta kalabilme şansını artıracağından bu özellik
gelişim açısından önemli bir yere sahiptir.
Diğer
bir konu olarak hayatta kalabilme hususunda fedakârlık üzerinde durmak gerekir.
Acaba fedakar varlıklar hayatta kalabilir mi? Bunu hayvanlar üzerinden
düşünürsek cevabımız hayır olur ancak insanlar için durum onların düşünebilen
bir varlık olması ve sosyal bir çevrede etkileşim halinde bulunması açısından
daha farklı anlamlar ifade edebilmektedir. Örneğin insanlar evlenip çocuk
sahibi olarak nesillerini devam ettirmek isterler. Çocuklarının sağlıklı olması
için gerekli bütün koşulları sağlamaya çalışırlar. Bu anne ve babaların evli
olmayan kardeşleri de yeğenlerinin gelişimine katkıda bulunmak ve onların
bakımını üstlenmek için birçok fayda sağlamaya çalışırlar. Peki bunu neden
yaparlar? Bu bir çeşit fedakarlık değil midir? Bu tür bir fedakarlıkla bu
insanlar da kardeşleri yoluyla nesillerinin devam etmesine katkıda bulunmuş
olmuyorlar mı? İşte insanlarda fedakarlık nesil devamında etkili bir yere
sahipken hayvanlarda bu olay bu şekilde gerçekleşmez.
Genel
olarak düşünürsek bana göre bizler bütün her şeyi hayatta kalabilmek için yapıyoruz.
En basitinden en karmaşığında, bütün motivasyon kaynağımız hayatta
kalabilmektir. Sağlıklı, mutlu, güçlü, başarılı olmak isteyişlerimizin sebebi
hep hayata sıkıca tutunabilmek içindir.
Ragibe
http://tr.wikipedia.org/wiki/Do%C4%9Fal_se%C3%A7ilim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder