Bugünkü yazımda cinsiyet meselesinden ve ona bağlı
olarak cinsiyet gelişim teorilerinden bahsetmek istiyorum. Erken cinsiyet
gelişiminde bilişsel teorilerden sosyal-bilişsel teori, bilişsel gelişim
teorisi ve şema teorisini açıklamaya çalışacağım.
İlk olarak sosyal-bilişsel teoriden bahsetmek
istiyorum. Bu teoriye göre bireyin cinsiyet gelişiminde iki ana etken
bulunmaktadır. Bunlar içsel ve dışsal etkenlerdir. İçsel etkenler bireylerin cinsiyet temelli davranışları öğrenmeye ve anlamaya
biyolojik olarak hazır olmasıdır. Dışsal etkenler çevresel
faktörlerdir.
İkinci teori bilişsel gelişimsel teoridir. Bu teoriye
göre çocuklarda cinsiyet gelişimini öğrenmeleri şu gibi yollardan geçmektedir:
kendi cinsiyetlerini öğrenip söyleyebilmesi (cinsiyet kimliği), büyüyünce
cinsiyetinin değişip değişmeyeceğini söylemesi ve değişmeyeceğini bilmesi
(cinsiyetin durağanlığını öğrendiği anlamına gelmektedir). Farklı kıyafetler
giyilse, görünümler değişse de cinsiyetin tutarlı olacağını anlaması da
cinsiyet gelişiminin bu gibi bilişsel yollarla süregeldiğini göstermektedir.
Ayrıca bu teori Piaget’in somut işlemler döneminde bireylerde kazanılan
maddenin korunumu özelliği ile bağdaştırıılabilinir.
Cinsiyet şema teorisine göre ise bireyler içerisinde
bulundukları sosyal çevrenin etkisiyle zihinlerinde farklı şemalara sahip olmaktadırlar. Yapılan araştırmalar sonucunda şema teorisinde çocukların sosyal
çevrelerinden aldıklarını, gördüklerini yorumlamama ve buna göre kendine yön
belirleme hakimdir.
Hepimiz çocukluğumuzdan hatırlarız, ilkokul
çağlarında genellikle kızlar kızlarla erkekler de erkeklerle oyun oynamayı ve
beraber bir şeyler yapmayı severlerdi. Yapılan bir araştırmaya göre (Zosuls ve
arkadaşları, 2011) beşinci sınıf çocuklarının kendi cinsiyetlerindekilere karşı
daha pozitif hisler beslediklerini fakat karşı cinse karşı olumsuzluğun az
olduğu bulunmuştur. Ayrıca arkadaşlık ilişkilerinde kızların erkeklere göre kendi cinslerine karşı
daha olumlu hisler besledikleri bulunmuştur.
Bütün bunların yanı sıra cinsiyet konusunda
kadınların ve erkeklerin toplumdaki rollerini düşündüğümüzde bu rollerin nasıl
oluştuğunu hiç düşündünüz mü? Örneğin neden kadınlar ev işleriyle erkekler ise
'meslek' dediğimiz para kazanma konulu işlerle birlikte anılır? Bu durumun sebebi
biyolojik olarak kadınların ve erkeklerin farklı olmasından ötürü tarihsel
sürecin başlangıcından bu yana belki de kadınların çocuk doğuran kişi olmaları
sebebiyle oturup çocuğunun bakımı ve büyümesi ile ilgilenmek zorunda olması ve bu yüzden erkeklerin yiyecek bulmaya ve çalışıp eve yardım etmeye gitmesi şeklinde
konumlanmasından dolayı olmuş olabilir. Fakat günümüz toplumunda
kadınlara ve erkeklere atfedilen ve onların cinsiyet temelli düşünceler yoluyla anılmasını sağlayan işler
azalmıştır ve azalmalıdır da. Toplumda ve aile içinde iş bölümü olmalıdır.
Nitekim erkeğin çalışması ve eve para getirmesi ailesini beslemesi göze
görünürken kadının evde yaptığı işlerin göze görünmemesi hiç de adil değildir.
Bu yüzden ailelerde iş bölümü ve yapılan işin kıymetini bilmek esas olmalıdır.
Cinsiyet konusu uzun uzun tartışılabilecek derin bir
konudur. Ben bugünkü blogumda cinsiyetle ilgili sizlerle paylaşmak
istediklerime değindim. Görüşmek dileğiyle.
Ragibe
Zosuls, K. M., Martin, C. L., Ruble, D. N., Miller, C. F.,
Gaertner, B. M., England, D. E. and Hill, A. P. (2011), ‘It's not that we hate
you’: Understanding children's gender attitudes and expectancies about peer
relationships. British Journal of Developmental Psychology, 29: 288–304.
doi: 10.1111/j.2044-835X.2010.02023.x