Bu hafta çocuklardaki bağlanma meselesinden
bahsetmek istiyorum. Nedir bağlanma? Bağlanma bebeklerin ebeveynlerine karşı gösterdikleri
bir çeşit yakınlık bekleme hissi ve davranışları demektir. Bağlanma esas olarak
bebeğin hayatta kalmasını kolaylaştıran bir eğilim olsa da, ebeveynlere
yalnızca fiziksel gereksinimlerini karşılamak için ihtiyaç duymadıklarını da
gösterir. Çünkü bağlanma bir çeşit duygusal olgudur ve esasında ebeveyn ile
karşılıklı olarak ihtiyaç duyulan ve bu ihtiyacın karşılanması ile iyi
hissedilen bir durum olarak da görülebilir. Bu durumu daha açık bir şekilde
şöyle ifade edebilirim. Örneğin bir anne düşünelim. Karşısında yeni doğmuş bebeği
bulunmaktadır. Bebeğinin emme hareketinden tutun da, onun annesine sokulma
ihtiyacı, gözlerinin annesini araması ya da annesine gülümsemesi birer bağlanma
davranışlarıdır. Bebeğin bu davranışları sonucunda annesi de bebeğini emzirmek
ve doyurmak ister; böylece yavrusunun beslenmesini, doymuş olduğunu hissetmek onu
mutlu edecektir ve tatmin olmuş hissedecektir. İşte bu mutluluk ve tatmin olma
hissi bebeğin bağlanma davranışlarının anne/ebeveyn tarafından olumlu olarak
karşılanması onların da var olan bir ihtiyaçlarını doyurma hissi anlamına
gelmektedir. Böylece aslında karşılıklı bir alışveriş söz konusudur ve kazanan
yaşama sağlıklı bir insan getirebilmek olacaktır. Bir diğer örnek de bebeğin
gülümsemesidir. Henüz 3 aylık olan bebeklerde sosyal gülümseme olarak
adlandırılan bir sevinç ifadesi saçılmaktadır etrafa. Bu durumda bebekle
ilgilenenler bebeğin gülümsemesine çok mutlu olacaklar ve onun gülmesi için
çeşitli hareketler yapacaklardır. Bebeğin gülümsemesi etrafındakiler için bir
tür ödüldür, bu ödül onları da mutlu eder ve onların bebekle ilgilenmesini
sağlar. Böylece hem bebeğin hem de etraftakilerin ihtiyaçları giderilmiş olur.
Bağlanma konusunda Harlow (1969) yılında maymunlarla
bir takım deneyler yapmıştır. Bu deneylerden birinde yabancı bir ortama
bırakılan yavru maymun gözlemlenecektir. Bu ortamda tüylü bir “anne” modeli,
çeşitli eşyalar ve maymunu korkutan bir tür robot bulunmaktadır. Robot ses
çıkartıp hareket yapınca maymun korkacak ve sığınacak bir yer olarak direk
türlü anne modeline koşacaktır. Bu tüylere sarılacak, bir süre sakinleşecek ve
daha sonra etrafı keşfetmeye başlayacaktır. Tüye sarılıp ondan destek aldıkça
etrafı daha rahat keşfedecektir. Bu deneyde görüldüğü gibi maymunlarda da temas
etmek, sokulmak gibi bağlanma hareketleri onların yaşama tutunmalarını
artırmaktadır (keşfetmeleri ve öğrenmeleri için)
Çocuklukta bağlanma konusunda yaşanılan deneyimlerin
ileriki hayatta yakın ilişkiler kurma konusuyla ilişkili olduğu bilinmektedir. Sağlıklı
bir bağlanma deneyimi geçiren çocuklar kendilerini sevgiye layık olarak
görürler ve başkalarıyla ilişkiyi başlatıp bu ilişkiyi sürdürebilirler. Onlara
göre başkaları da güvenilir ve sevgiye layıktır. Fakat burada kafama takılan
bir şey var. Acaba yetişkinlikte yaşanılan bir takım olumlu ya da olumsuz
ilişki deneyimleri onların bağlanma davranışlarını etkileyemez mi? Örneğin çok
sevdiği bir kişinin onu aldatması ile kimseye güvenmez bir hale gelemez mi bir
kişi? Bu da üzerinde düşünülmesi gereken ayrı bir konu.
Bunun yanı sıra 4 türlü bağlanma modeli vardır. Bunlar
güvenli bağlanma, kayıtsız bağlanma, saplantılı bağlanma ve korkulu/kaygılı
bağlanmadır. Güvenli bağlanmada birey hem kendini hem karşısındakini olumlu
olarak görürler. İlişkileri başlatıp sürdürebilir. Kayıtsız bağlanma kendini
olumlu karşıdakini olumsuz olarak görmek demektir. Burada özgürlük esastır. Saplantılı
bağlanma ise karşısındakini olumlu kendini olumsuz görmektir. Karşı taraftaki
üstün konumdadır. Son olarak korkulu bağlanmada ise bireyler hem kendine hem
karşıdakine güvenmezler.
Sonuçta bağlanma konusu ileriki yaşantıları da
etkileyen önemli bir konudur ve üzerinde daha derin düşünülüp uygulamalarda
oldukça dikkatli olunmalıdır.
Ragibe
Harlow Maymun Deneyi: https://www.youtube.com/watch?v=OrNBEhzjg8I
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder