23 Aralık 2012 Pazar

Bağlanma


Bu hafta çocuklardaki bağlanma meselesinden bahsetmek istiyorum. Nedir bağlanma? Bağlanma bebeklerin ebeveynlerine karşı gösterdikleri bir çeşit yakınlık bekleme hissi ve davranışları demektir. Bağlanma esas olarak bebeğin hayatta kalmasını kolaylaştıran bir eğilim olsa da, ebeveynlere yalnızca fiziksel gereksinimlerini karşılamak için ihtiyaç duymadıklarını da gösterir. Çünkü bağlanma bir çeşit duygusal olgudur ve esasında ebeveyn ile karşılıklı olarak ihtiyaç duyulan ve bu ihtiyacın karşılanması ile iyi hissedilen bir durum olarak da görülebilir. Bu durumu daha açık bir şekilde şöyle ifade edebilirim. Örneğin bir anne düşünelim. Karşısında yeni doğmuş bebeği bulunmaktadır. Bebeğinin emme hareketinden tutun da, onun annesine sokulma ihtiyacı, gözlerinin annesini araması ya da annesine gülümsemesi birer bağlanma davranışlarıdır. Bebeğin bu davranışları sonucunda annesi de bebeğini emzirmek ve doyurmak ister; böylece yavrusunun beslenmesini, doymuş olduğunu hissetmek onu mutlu edecektir ve tatmin olmuş hissedecektir. İşte bu mutluluk ve tatmin olma hissi bebeğin bağlanma davranışlarının anne/ebeveyn tarafından olumlu olarak karşılanması onların da var olan bir ihtiyaçlarını doyurma hissi anlamına gelmektedir. Böylece aslında karşılıklı bir alışveriş söz konusudur ve kazanan yaşama sağlıklı bir insan getirebilmek olacaktır. Bir diğer örnek de bebeğin gülümsemesidir. Henüz 3 aylık olan bebeklerde sosyal gülümseme olarak adlandırılan bir sevinç ifadesi saçılmaktadır etrafa. Bu durumda bebekle ilgilenenler bebeğin gülümsemesine çok mutlu olacaklar ve onun gülmesi için çeşitli hareketler yapacaklardır. Bebeğin gülümsemesi etrafındakiler için bir tür ödüldür, bu ödül onları da mutlu eder ve onların bebekle ilgilenmesini sağlar. Böylece hem bebeğin hem de etraftakilerin ihtiyaçları giderilmiş olur.
Bağlanma konusunda Harlow (1969) yılında maymunlarla bir takım deneyler yapmıştır. Bu deneylerden birinde yabancı bir ortama bırakılan yavru maymun gözlemlenecektir. Bu ortamda tüylü bir “anne” modeli, çeşitli eşyalar ve maymunu korkutan bir tür robot bulunmaktadır. Robot ses çıkartıp hareket yapınca maymun korkacak ve sığınacak bir yer olarak direk türlü anne modeline koşacaktır. Bu tüylere sarılacak, bir süre sakinleşecek ve daha sonra etrafı keşfetmeye başlayacaktır. Tüye sarılıp ondan destek aldıkça etrafı daha rahat keşfedecektir. Bu deneyde görüldüğü gibi maymunlarda da temas etmek, sokulmak gibi bağlanma hareketleri onların yaşama tutunmalarını artırmaktadır (keşfetmeleri ve öğrenmeleri için)
Çocuklukta bağlanma konusunda yaşanılan deneyimlerin ileriki hayatta yakın ilişkiler kurma konusuyla ilişkili olduğu bilinmektedir. Sağlıklı bir bağlanma deneyimi geçiren çocuklar kendilerini sevgiye layık olarak görürler ve başkalarıyla ilişkiyi başlatıp bu ilişkiyi sürdürebilirler. Onlara göre başkaları da güvenilir ve sevgiye layıktır. Fakat burada kafama takılan bir şey var. Acaba yetişkinlikte yaşanılan bir takım olumlu ya da olumsuz ilişki deneyimleri onların bağlanma davranışlarını etkileyemez mi? Örneğin çok sevdiği bir kişinin onu aldatması ile kimseye güvenmez bir hale gelemez mi bir kişi? Bu da üzerinde düşünülmesi gereken ayrı bir konu.
Bunun yanı sıra 4 türlü bağlanma modeli vardır. Bunlar güvenli bağlanma, kayıtsız bağlanma, saplantılı bağlanma ve korkulu/kaygılı bağlanmadır. Güvenli bağlanmada birey hem kendini hem karşısındakini olumlu olarak görürler. İlişkileri başlatıp sürdürebilir. Kayıtsız bağlanma kendini olumlu karşıdakini olumsuz olarak görmek demektir. Burada özgürlük esastır. Saplantılı bağlanma ise karşısındakini olumlu kendini olumsuz görmektir. Karşı taraftaki üstün konumdadır. Son olarak korkulu bağlanmada ise bireyler hem kendine hem karşıdakine güvenmezler.  
Sonuçta bağlanma konusu ileriki yaşantıları da etkileyen önemli bir konudur ve üzerinde daha derin düşünülüp uygulamalarda oldukça dikkatli olunmalıdır.

Ragibe 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder