Hepimizin bildiği gibi insanları diğer canlılardan
ayıran en temel özellik insanların düşünebiliyor ve konuşabiliyor olmasıdır. Dil
gelişimi insanın doğumundan itibaren süregelen bir olgudur. Bebekler yeni
doğduklarında kendilerini ağlayarak ya da değişik sesler çıkartarak ifade
ederler. İhtiyaçlarını bu şekilde bir iletişim kurarak gidermeye çalışırlar. Ağlamak
içgüdüsel bir şeydir ve yeni doğmuş bebekler için hayatta kalabilme amacıyla
iletişim kurma aracı olarak görülmektedir. Bebekler büyüdükçe bilişsel
gelişimleriyle paralel olarak dil gelişimi de ilerlemektedir. İlk olarak
bebekler sesler çıkarmaya başlarlar. “ba ba , de de” gibi sesleri söylerler. Hep
vardır ya “baba” dedi anneden önce diye, bu aslında “ba ba” seslerinin
tekrarlarla söylenmesinin “an ne” seslerinden daha kolay olmasından dolayıdır. Yoksa
çocuğun orada “baba” demesi diye bir şey söz konusu olmayabilir. Bu gibi
sesleri tekrar etmelerden sonra çocuklar yavaş yavaş kelimeleri söylemeye
başlarlar. 1,5 yaşından itibaren kelimeleri söylemeye ve cümle kurmaya
başlarlar. Örneğin benim sınıfımdaki çocuklar sene başında 2 yaşındayken
ortalama kelime hazineleri 30-40 civarındaydı ve 2 kelimelik cümlelerle
kendilerini ifade ediyorlardı. 4-5 aydır çocuklardaki dil gelişiminde öyle
hızlı gelişmeler gözlemiyorum ki şimdi onlar 3-4 kelimelik cümleler
kurabiliyor, basit neden sonuç ilişkilerini açıklayabiliyor, kendi duygularını
ifade edebiliyorlar. Bütün bunlar beni çok mutlu ediyor. Onların gelişimlerine
böyle yakından şahit olmak gerçekten çok farklı bir duygu. Çocukların dil gelişimindeki
bu hızlı ilerleme küçük yaşlarda oldukça fazla oluyor. Örnekten anladığımız
üzere çocuklardaki neden sonuç ilişkileri kurma, duygularını ifade etme,
kelimeleri hafızaya alma yalnızca bilişsel gelişimle değil aynı zamanda
sosyo-duygusal gelişimle de iç içe olan bir süreç. Duygularını ifade edebilmek
ve başkalarının duygularını anlayabilmek sosyo duygusal gelişimini ilerleten
bir durum.
Bana kalırsa çocuklarda dil gelişimini desteklemek
için çocukla ilgilenen yetişkinlere büyük iş düşüyor. Çocuklar adeta birer
sünger gibi bütün duyduklarını gördüklerini içlerine alıyorlar ve onları kâh
model alma, kâh taklit etme yoluyla dışa vuruyorlar. Bu durumda kullandığımız
sözcüklere çok dikkat etmemiz gerekiyor. Çocukların yanında dilimizi düzgün
kullanmaya gayret etmeli, onların sorduklarını ve merak ettiklerini içtenlikle
yanıtlamalıyız. Onların merak duygularını uyandırmalı ve düşünmelerini
sağlamalıyız. Onlara bol bol kitap okumalı, masal anlatmalıyız. 2 yaşlarındaki
çocuklar sürekli “neden” diye sorarlar. Bizler olayların nedenlerini onların
anlayabileceği düzeyde en mantıklı ve makul şekilde ifade etmeliyiz. Okuduğumuz
kitaplarla, oynattığımız kuklalarla, dinlettiğimiz şarkılarla ve
tekerlemelerle, sayışmalarla onların dil gelişimine destek olmalıyız. Çocuklardaki
gelişimleri gördükçe bizler de mutlu olacağız. Her zaman sevecen ve sabırlı
olmalı, onların hayatı öğrenmelerine katkıda bulunmalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder